Çok yakın bir akrabamızın hastanede olduğunu öğrenmiştik. Annemle beraber ziyarete gittik. Yoğun bakımda olduğu için nerdeyse tüm günümüzü orada diğer tanıdıklarla beraber geçirdik.
Bir ara başka bir odanın kapısından hızlıca çıkan birisi bağırıyordu: Kan lazım, acil kan lazım. A RH – kan lazım… İnsanlar koşuşturuyordu. Sessizce odaya doğru yaklaştım ve ne olup bittiğini anlamaya çalıştım. Kadın daha 28 yaşındaymış ve 5 çocuğu varmış. Görünürde hiçbir sebep yokken bayılmış ve acil hastaneye getirmişler. Bir süre sonra birisi (ki sonradan öğrendim eşiymiş) söylene söylene odaya geldi. Kan yok dedi, kan yok, zaten zor bulunan kanmış…
Bulunsa da para istiyorlar! Kana para istiyorlar diye tekrar etti sağ yumruğuyla duvara vurarak. Kan bulamıyorlardı bir türlü, durum çok acildi belli. Kadının tanıdıkları ölümün gerçekleşeceğini varsayıp ağlamaya başlamışlardı bile. Dakikalar geçmişti, inanılmaz bir çaresizlik hâkimdi ortama. Bir anda o zaman çalıştığım şirkette acil durumlar için az bulunan kan grubuna sahip arkadaşların listesinin bir e-posta ile atılmış olduğunu hatırladım. Hastaneden internete bağlanma şansım yoktu. Hafta sonu olduğu için kimi arayabileceğimi de bilmiyordum. Çok samimi olduğum bir arkadaşımı aradım, durumu anlattım ve e-postalarına ulaşma şansı olup olmadığını sordum. Allahtan evdeydi, e-posta listesinden bana birkaç kişinin bilgisini verdi. İlk aradığım arkadaş iş için şehir dışındaydı, ikincisi gelebilirim ama uzaktayım dedi.
Çok rica ettim, tamam dedi… Geçen her dakikanın önemi çok fazlaydı. Odalarının kapısında hem arkadaşımın çabuk gelmesi için dua ediyor hem de insanları gözlüyordum. Tabi ki bir taraftan da annemin “gel bizim tanıdıkların yanında dur, ayıp” dercesine yaptığı kaş göz hareketlerini idare etmeye çalışıyordum. Yarım saatten fazla zaman geçmişti. Derken odadan acı acı çığlıkların yükseldiğini duydum; her şey için artık çok geçti. Haykırışlardan hastane inliyordu. Yakılan ağıtlardan anladım ki kadının adı Maviş’ti. Evet adı Maviş’ti ve belki de hep değişir umuduyla kurduğu hayalleri yeşil…
5 çocuğuna yetişmek için gösterdiği tüm çabalar sarı, ne olursa olsun içinde bulunduğu hayata olan inanışı pembe ama kaçamadığı ölümün sarmalayışı siyahtı. Ama eminim ki şu an bulunduğu yer ışıl ışıl, rengarenk.