Sevgili anne ve babalar,
Aşağıda bahsedeceğim konuyu birçok kez gündeme getirdim. İkisi çocuk olmak üzere son on günde seans yaptığım 3 danışanımın sıkıntılarının kaynağında da aynı konu olunca yeniden yazma ihtiyacı hissettim. Lütfen her ne sebeple olursa olsun özellikle 0-6 yaş arası çocuklarınızı (aslında 12 yaşa kadar) ASLA bırakıp bir yerlere gitmeyin.
ASLA ben çalışıyorum hafta içi anneannesi/babaannesi vs. baksın; hafta sonu biz alırız demeyin.
ASLA ay tatil geliyor, okul da yok, yazlığa anneannesinin/babaannesinin vs. yanına yollayayım, orada kalsın demeyin.
ASLA bakıcım yok, bu süreçte, gitsin anneannesinin/babaannesinin vs. yanında kalsın, ben konu çözülünce gider alırım, ya da hafta sonu gider alırım demeyin.
ASLA tatile gideceğim ama çocukla olmaz deyip bir hafta çocuğunuzu birilerine bırakıp bir yerlere gitmeyin.
Ay benim çocuğum daha bebek anlamaz ki, zaten anneannesi/babaannesi vs. onu çok seviyor, benden iyi bakıyor diyerek çocuğunuzu sizden uzak tutmayın. Bebek bile olsa bebeğin bir hücre hafızası var ve her şey onun bilinçaltına kodlanıyor. Artık bilimsel olarak özellikle anneden ayrılan bebeklerde Bebek Depresyonu=Anaklitik Depresyon olduğu kanıtlanmış durumda.
Ben çocuğumla görüntülü konuşuyorum, beni ekranda görüyor, o bizi rahatlatır, çocuğumun da aslında gayet orada keyfi yerinde tarzı açıklamalarla kendinizi kandırmayın. Ve lütfen bunları bu kadar net yazdığım için bana kızmayın. Hem yaptığım seanslarda hem de etrafımdaki tanıdıklarımın çocuklarında çok net görüyorum ki bu durumda kalan tüm çocuklarda yetişme döneminde ve sonrasında çok ciddi sıkıntılar oluyor. İleri derecede ilaç kullanımı gerektirecek kadar ciddi sorunlar.
Bu sorunlar neler mi olabilir?
- Bu çocukların okul hayatları genel olarak problemli oluyor.
- Konsantrasyon ve motivasyon problemi yaşıyorlar.
- Arkadaşlarıyla ilişkileri kesinlikle sorunlu oluyor.
- Ya aşırı verici oluyorlar ya da aşırı saldırgan.
- Etrafındaki insanlara karşı güvensizlik besliyorlar.
- Bilinçaltlarındaki kayıt 'annem bile beni bırakırsa geri kalan herkes zaten bırakır, kimseye güvenmemeliyim' diye işliyor.
- İleride yaşayacakları sorunlarla baş etme güçleri çok düşük oluyor ve depresyona daha açık oluyorlar.
- Gerekli gereksiz gelecek kaygısı yaşıyorlar.
- Bu durumda kalan kişiler aslında güçlü görünmeye çalışan ama içlerinde devamlı ayakta kalma kaygısı yasayan bireyler oluyorlar.
Hatta son dönemlerde yapılan bazı araştırmalar küçük yaşta yaşanan anne ayrılığının şizofren hastalığını tetiklediği yönünde bulgulara sahip. Tüm bunlar artık bilimsel olarak netleşen şeyler. Bu yüzden artık psikiyatri içerikli okullarda güvenli ve güvensiz bağlanmayla ilgili ders konuları işlenmeye başladı.
Akşam ya da sabah bir saat bile olsa çocuğunuzun sizin yanınızda olması çok ama çok önemli; sizi koklaması, size dokunması, sizi hissetmesi tahmin edemeyeceğiniz kadar büyük bir nimet onun için.
Bu satırları size hem bir bilinçaltı uzmanı hem de klinik psikolojide yüksek lisans yapan biri olarak yazıyorum. Günü kurtarayım derken çocuklarımızın geleceğiyle oynamayalım.
Yanlış anlama olmaması adına küçük bir açıklamada bulunmak istiyorum. Benim bahsettiğim anne ve babaya bağımlı birey yetiştirmek, ya da çocuklarınızı kontrol altına almak, çocuklarınızı hayata karşı hazırlıksız bırakmak değil. Benim bahsettiğim şey çok daha genel bir süreç. Çocukları bağımlı yetiştirmekle hiç ilgisi yok, tam tersi ebeveynine yeterince doyan bir birey çok daha güvenli ve hatta özgüvenli oluyor.
Ayrıca ben çocuğun anneanne/babaanne vs'de ne iş var, otursun evinde gibi bir durumdan bahsetmiyorum. Çocuğunuz eğer ben bu gece ya da bu hafta anneannemde/babaannemde vs kalmak istiyorum derse tabi ki kalsın. Hatta destekleyin, engel olmayın. Hatta arkadaşımda bile kalmak istiyorum derse alışkanlık haline gelmediği ve karşı tarafa çok güvendiğiniz sürece buna da izin verin. Çocuklarınızı gereksiz kontrol içinde güvensizlikle büyütmeyin. Fakat 0-6 yaş dönemindeki çocukların %98'i anne ve babasının yanında kalmak ister. Çok ama çok sevse de başka yerde anne ve babası olmadan kalmak istemez.
Özetle bahsettiğim şey anne babaya yapışık büyüyen bir çocuk yetiştirme ya da maalesef çoğu Türk anne-babaların yaptığı gibi aşırı korumacı bir çocuk yetiştirme değil. Hatta tam tersini savunuyorum. Çocukları birey olarak görüp onların nefes almasına izin vermeliyiz. Burada vurgulamak istediğim çocuğun tam güven duygusunun oturması gereken süreçte BİRİNCİ VE EN ÖNEMLİ ihtiyacı kesinlikle ebeveynlere ve özellikle anneye doymak, onu koklamak, dokunmak ve hissetmektir. Unutmayın, çocuklar hepimizin geleceği.
Selda Soytürk Akyılmaz