İlkokul 2 ya da 3. sınıftaydık. Okul açılalı bir kaç gün olmuştu. Sessizce girdi sınıfa ve en arka sıralara doğru yürüdü. Başı yerdeydi. Kalın örülmüş iki örgüsü vardı. Üzerinde siyah önlük, dantelden örülmüş beyaz yakalığı ve siyah kalın çorabının üstünde bir numara büyük olduğu belli olan plastik ayakkabıları vardı. Neden bu kadar ilgimi çekmişti bilmiyorum ama başımı çevirip bakakalmıştım arkasından.
İlerleyen günlerde gizlice gözlerimle takip ettim onu. Teneffüslerde dışarı çıkmaz kimseyle göz göze gelmemek için hep yere bakardı. Hep yalnızdı. Sanki sınıfa zorla gönderiliyordu, ya da öylesine dışındaydı ki bu ortamın, gelmek istemiyordu.
Sınıfta yapılan yoklamalardan adının İnci olduğunu öğrenmiştim. Bir teneffüste dışarı çıkmadım, çekine çekine yanına gittim. Ne yapıyorsun burada dedim, yine başı önünde hiiiçç dedi. Harfler sanki ağzından zorla çıkıyor, çıkarken de kimse duymasın diye uğraşıyorlardı. Neden dışarı gelmiyorsun, hadi yakartop oynayalım dedim. Hiç sesini çıkarmadı. Olmaz dercesine omuzlarını silkti.
Önündeki kenarları kırışmış, üstünde çizikleri olan, muhtemelen daha önce üst sınıflardan biri tarafından kullanılmış fen bilgisi kitabına bakıyordu. Çocuk aklımla onu konuşturmak için sorular soruyordum. Çoğuna cevap gelmiyordu, aldığım cevaplar da zaten evet ya da hayırdan öte şeyler değildi.
Çok fakir görüntüsü vardı. Kimse yanına gitmez kimse onunla oynamak istemezdi. Çok üzülürdüm. Bazen ben yanına giderdim ama çocuk aklımın yarısı hep dışarıda oyun oynayan arkadaşlarımda olurdu. Dışarıdayken de onun içeride yalnız oturduğunu düşünür vicdan azabı çekerdim.
Sonraki günler onun yanına daha sık gitmeye onunla daha fazla konuşmaya başladım. Bir gün derse gelmedi, hasta dediler. Sonraki gün de gelmedi ve daha sonraki günler de gelmedi. Okulu bıraktığını öğrendim idareden. Kimse ne o varken varlığının farkındaydı ne de artık olmayışının. Hani şu köylü kızı vardı ya, adı İnci... İşte o yoktu atık. Ve hiç bir zaman da olmamıştı.
Onu hep kalın iki uzun örgüsü ve çok nadirde olsa yüzünde beliren ve mutlaka gizlemeye çalıştığı tebessümüyle hatırlarım. Umarım mutlusundur sevgili İnci...
Selda Soytürk Akyılmaz
www.seldasoyturk.com